Beşiktaş ile anılan Sergen Yalçın, Şenol Güneş sonrası sessizliğini bozdu

Beşiktaş'ın efsanesi Sergen Yalçın, TV 100'deki Candaş Tolga Işık'ın sunduğu 'Az Evvel Konuştum' programına konuk oldu. Siyah-beyazlıların Şenol Güneş tercihinden evvel ismi Beşiktaş ile anılan Sergen Yalçın, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Siyah-beyazlıların başında 2 kupa kazanan ve sonrasında vazifeden ayrılan Yalçın, son günlerde Beşiktaş ile anılmasıyla ilgili çıkan haberleri yalanladı. Yalçın "Son hafta 10 günlük mühlet içerisinde toplumsal medya ve sitelerde ağzımdan yazıların açıklamaların tamamı palavradır, kimse prestij etmesin. Tamamı palavradır. " dedi.

Yalçın "En büyük sorun, insanın her şeyini alırsınız ancak prestijini alamazsınız. Almaya da cürret etmeyin zira çok sert karşılık görürsünüz. Benim vereceğim yanıtlar ve konuşmalar o yazılanlar üzere olmaz. Ben direkt net ve isim vererek kendisini konuşurum bir karşılık vereceksem, her vakit bu türlü yaparım. Bir insanın hızını söylemeyeceğim şeyi gerisinden söylemem, karakter üretim budur." dedi.

Siyah-beyazlıların Şenol Güneş tercihine de değinen Yalçın, şu tabirleri kullandı:

"Yapılan haberlerin tamamı palavradır, hiçbir görüşme olmamıştır, muahede olmamıştır. Asla esasen yeni bir hoca gelmiştir. Başarılı bir hoca gelmiştir. Beşiktaş topluluğuna 100 yıl boyunca bir sürü hocalar bir sürü beşerler gelip gitmiştir. Benim ismimin bu çeşit şeylerin içerisinde olmasını istemiyorum, hoşuma da gitmiyor. Burası çok büyük bir topluluk, taraftar kitlesi çok büyük, benim yıllarca oynadığım, sembol olduğum ve 100. yılında golü attığım bir topluluk. Daha ötesi var mı. O kadae efsane olduğumuz bir topluluk. O yüzden bu tıp asparagas haberlere kimse prestij etmesin. Ağzımdan duymadığınız şeylere inanmayın."

Kendisine yönelik prestij zedelemesi yapılmaya çalışıldığını söz eden Yalçın "Bizim kendimizi koruyacak bir ortam var. Herkes istediğini yazıyor. Benim ilgim yok. Ancak bize de söylüyorlar. Daima ağzımızdan haberleri. En büyük kahrı bu haberlerin yazdırıldığı mı diye düşünüyorum zira prestij zedelemek. Misyonu bıraktıktan sonraki en büyük kederim bu. Prestij zedeleme. Yapmayın, gerek yok buna." dedi.

Ayrılık sonrası açıklama yapmamsıyla ilgili de konuşan Yalçın "Ben aslında bir açıklama yapmadım. Neden yapmadım? Benim yapacağım açıklama topluluğun önüne geçmek olur. Gerek yok. Biz teknik yönetici olarak, bütün teknik yönetici arkadaşlarımızı içine alalım, bizim işimizde muvaffakiyet ve başarısızlık kardeş cümleler. Var mı dünyada bir teknik yönetici, her çalıştığı yerde başarılı olan, her çalıştığı yerde daima şampiyonluk yaşayan birisi var mı. Biz ülke insanı olarak duygusal insanlarız ve bundan etkileniyoruz. Biz her şeyi çok abartıyoruz. Ben bunu çok anlatmaya çalıştım. Şampiyonlar Ligi kuraları çekildiğinde kümemizin çok sıkıntı olduğunu, kümemizdeki rakiplerimizin Şampiyonlar Ligi'nin gediklisi olduğunu, her sene oynadığını... " dedi.

Yalçın "Şampiyonlar Ligi'nde Dortmund'un, Ajax'ın bunların her sene final yarı final oynadığını yıllarca, buranın içerisinde daima olduğunu ve çok sıkıntı bir kura olduğunuzu anlatmaya çalıştım. Bizdeki manzara, biz bu kümeden çıkarız, kolay bir kura. Bu mantalite ile gittiğiniz vakit başarısızlığın sonuçları çok ağır oluyor. Ben bunları başında anlattım, kümenin çok sıkıntı olduğunu söyledim. Lakin anlatamadım herhalde. Bunu destekleyici örnek verecek olursak, bu sene Trabzonspor, Kopenhag ile oynadı, Fenerbahçe, Dinamo Kiev ile oynadı. İkisi de geçemdi turladı. Bizim oynadığımız kadrolar bunların 10 level üstünde en az. Kolay değil. Avrupa'da Şampiyonlar Ligi'nde bir kadronun ülkemizden çıkıp bu türlü değerli bir yerlere çıkması şu basamakta sıkıntı. Orada öteki oyun ve oyuncular oynanıyor. Oyun çok süratli oynanıyor. " dedi.

Avrupa'da maçların çok durmadığını ve oyun temposunun sürekli üst çıktığını lisana getiren Yalçın şöyle konuştu;

"Dortmund maçından sonra 13 sakat verdik. Hafta sonu lig maçı oynuyoruz. 3-0 kazandık, rahat bir maçtı. O maçın temposuna ve topun oyunda kaldığı mühlete bakıyorsun 3 gün sonra Dortmund maçına ve topun oyunda kaldığı mühlete bakıyorsun. Birbiriyle alakası yok. Şampiyonlar Ligi 20 dakika daha fazla. Enteresandır o denli hakemler var ki, düdük çalmıyorlar maçta. Hiç düdük çalmıyor. 5-6 düdükle maçı bitiyor. Bu oyunun temposunu üst çıkartıyor, oyunu çok gidiş-gelişle oynatmaya başlatıyor, ekip o tempoya alışık olmadığı için o maçtan 3 gün sonra patlaklar ortaya çıkıyor. Bunun kondisyonla, idmanla bir bağlantısı yok.

"Nereden biliyorlar da bunları anlatıyorlar. Kim anlatıyor bunları? Ben idmana daha kimsenin geldiğini görmedim bir basın mensubu, yorumcu... İdmanları kimsenin seyrettiğini de görmedim. Haftada bir yahut iki gün 15 dakika açıyoruz basına. Orada da esasen ısınma kısmı oluyor, bir şey görme ihtimali yok. Bu fikre nasıl kapılıyorlar, orası enteresan benim için. "

Şampiyonlar Ligi'ndeki en büyük yanlışına da değinen Yalçın "Şampiyonlar Ligi'ndeki benim en büyük yanılgım şuydu; kadroma güvendiğim için, grubu kora kor oynattım. Oynayacağız dedim. En büyük yanılgım buydu. Ben de öteki bir oyun oynatabilirdim. Liverpool-Real Madrid finalini seyrettin mi? Real Madrid oyunun tamamında nasıl oynadı, ne oynadı?

Yalçın "Real Madrid, Liverpool maçında 1. bölge savunma oynadı. Toplam 3 atağı var mı? Fakat ne oldu, kupayı aldı. Rakibin zaafından yararlanıp gol attı ve kupayı kazandı. Liverpool bütün maç boyunca tek kale oynadı, orada oynadı lakin rakip kontradan golü buldu ve maçı kazanmasını bildi. Bu da bir taktiktir. O denli uygun görmüş, onu yargılayamazsınız. Biz her şeyi yargılıyoruz. İş ahlakımızı, iş disiplinimizi, hoca tesislere kaçta geliyor kaçta geliyor. Onları yargılıyoruz. Biz işin boyutunu aşmışız. Biz futbol olarak ortaya bir şey koymuyoruz fakat konuşmakta ve yargılamakta bir numaralıyız. Her şeyi çok ,iyi, biliyoruz, her taraf teknik yönetici dolu, her taraf işi bilenlerle dolu. Her şeyi çok yeterli biliyorlar. İşler makûs gittiği vakit ortada kimse yok. İşler güzel gittiği vakit herkes ortada, kameralarda." dedi.

Eleştirlerle ilgili de konuşan Yalçın "15 tane sakat var zati, döndük örnek oyun biçimine. 2. maç döndük. Eleştirirken, oyunu eleştir, benim teknik yöneticiliğimi de eleştirebilirsin ben esasen çok büyük hoca değilim. Fakat idmanı eleştiremezsin. Neden eleştiremezsin? Ne görüyorsun ki eleştireceksin. Eleştiremezsin. Onu, çıkan kadroyu, sistemi eleştirebilirsin, oyunsal manada hiçbir şey vermiyor diyebilirsin. Bunlar olağan. Ancak idmanı görmüyorsun, eleştiremezsin. İş disiplinini eleştiremezsin, iş ahlakını eleştiremezsin, görmüyorsun. Bilmediğin bir şey hakkında konuşamazsın. Duyum aldım deyip televizyonda konuşamazsın iş ahlakı ve disipliniyle ilgili. " dedi.

"Sporting Lizbon'un en büyük özelliği hava topları, duran toplar. Beşiktaş 2-3 gol yedi. Ne diyorsunuz?" sorusunu da cevaplayan Yalçın "Peki Messi ve Ronaldo'nun attığı golleri biliyor musun. Onlar da daima tıpkı golleri atıyorlar. Onlara niçin tedbir alamıyorlar. Duran topta, biz adamların yaptığı tertipleri biliyoruz, tahlil ettik, ekibe izlettik. Adam yan top yapıyor, birisi çıkıp kafayı vuruyorsa buna tedbir alamazsın. Çok nettir bu. Biz yıllarca gol attık, niçin bizlere tedbir alamadılar. Frikikte topu nereye atacağımız belirli, seyrende biliyor. Kaleci orada dursun o vakit. Tahlil yapmadınız mı? He yapmadık, tesiste çay içiyoruz, gelen- giden konuklarımız oluyor, yürüyüş yapıyoruz." dedi.

Başarılarıyla ilgili algı yapmadığını tabir eden Yalçın "Bizim işte cümbüş boyutu da var. Ciddiye almak istersen alırsın, o sen, bağlayan bir durum. Biz işimizi yapıyoruz. Programa hatta has tag açın diye. Emek olsun, emek olsun. Takımımla ilgili bilgi vereceğim. Pandemi periyodunda grubun nasıl çalıştığı ile ilgili, Ben kusura bakma daantrenmana dron getirip idmanı çekip basına servis etmiyorum, sahanın ortasına televizyon koymuyorum, onu basına servis etmiyorum. Biz işin dekor kısmında değil, iş tarafındayız, iş yapıyoruz, çalışıyoruz. Biz bunu dışarıdaki insanlara göstermek zorunda değiliz. Biz kıymetli bir görevdeyiz ve özel bir iş yapıyoruz. İşimize bağlı olmamız gerek. Bunu dışarıya anlatmamıza gerek yok. Bunlar algıdır, algıyı yaparsın sana ne kadar katkısı olur bilemem ancak ben yapmıyorum. Algı yapmak hoşuma gitmiyor. İş yapmak daha çok hoşuma gidiyor." dedi.

Beşiktaş'ın gerçek sahiplerinin taraftarlar olduğunu lisana getiren Yalçın "Neden açıklama yapmadım onu da söyleyeyim. Benim işim mazeret üretmek değil, ben teknik yöneticim, ben tahlil üretirim. Ben çıkıp da televizyona o denli oldu, bu türlü oldu, biz bu yüzden başarısız olduk, vay bana bu türlü yaptılar, o o denli yaptı... Bunların kimseye yararı olmaz. Ben teknik yöneticilik yapıyorum, tahlil üreteceğim ben. Benbaşarı yakalamak zorundayım. Maçtan sonra benim 7 tane oyuncum yoktu diye ben çıkıp televizyona anlatamam. 7 tane oyuncun yoksa öbür oyuncularla oynarsın. Mazeret üretmeyi seven bir insan değilim ancak şu boyutu da var. En kıymetli boyutu taraftar boyutu. Şahısların hiçbir değeri yok. Topluluğun gerçek sahibi de zati taraftardır. Bağımlı olduğumuz taraf o taraf olmalı." dedi.

Beşiktaş'ı şampiyon yapmayı muvaffakiyet olarak görmediğini tabir eden Yalçın, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Beşiktaş'ta teknik yönetici Sergen olur, Ahmet olur, İsmail olur... Daima birileri gelir geçer oradan. O çok değerli değil. Kıymetli olan kaldığın süreçte ne yaptığın. Sen geldin ne yaptın, sen neleri başardın. Sen Beşiktaş'a geldiğin birinci senende şampiyon oldun, kupalar kazandın. Bunu nasıl yaptın. Maksadın neydi, bunu nasıl başardın. Beşiktaş'ı şampiyon yapmayı muvaffakiyet olarak görmüyorum. Açık söylüyorum. Büyük bir ekibi şampiyon yapmak çok büyük bir muvaffakiyet değil. Zati yüzde 25 ile başlıyorsun döneme. 4 tane büyük grup var, yüzde 25 ile başlıyorsun. Anadolu grupla başlasan bu türlü bir bahtın var mı yok, kupa alma talihin nedir, tahminen Türkiye Kupası vakit zaman Anadolu ekipleri kazanıyor. Şampiyonluk talihin yok. Değerli olan tarafı, nasıl şampiyon yaptın, ekonomiyi nasıl kullandın, kulübü ne kadar korudun, genç oyuncuları nasıl çıkardın... Benim muvaffakiyetim bu, iktisat, para... Onu en az düzeyde kullandım. Benim muvaffakiyetim para, genç oyuncular projesini tek başıma ben hazırladım."

Kendisi ve grubunun çalışma sistemi hakkında da konuşan Yalçın "Size takımımın çalışma sistemini anlatacağım. Benim takımım nasıl çalışıyor? Sergen Yalçın ve hocaları sabah 11.30 idmanına nasıl hazırlanıyor. Madem reklam yapıyoruz ya, biraz anlatalım nasıl hazırlandığımızı, çalışma sistemimizi, Avrupa'ya nasıl ahenk sağladığımızı, grubumuzun ve hocalarımızın kendini nasıl geliştirdiğini biraz anlatalım, beşerler bilsin madem. Daha bir kez bile çalıştığımız müddet boyunca bir gazeteci bir yorumcu şöyle bir şeyle bana gelmedi.

Sizin takımınızın çalışma sistemini merak ediyoruz, sizin takımınız nasıl çalışıyor, sizin takımınız sabah kalkıp ne yapıyor. Yani idman programını, kamp programını nasıl hazırlıyor, maç programını nasıl hazırlıyor, atletik performans hocaları nasıl çalışıyor, tahlilci hocanız nasıl çalışıyor, kaleci antrenörleriniz nasıl çalışıyor ile ilgili bize hiç talep gelmedi. Ancak mevzuyla ilgili bakıyorum herkes konuşuyor, güya bizim takımın içinde antrenmandalar, her şeyi biliyorlar ve onlara anlatıyorlar. Burası çok acayip."

Beşiktaş'ta ayrılık süreciyle ilgili konuşan Yalçın "Bunlar bunu hangi amaçla konuşuyorlar, yoksa bunu birileri mi konuşturuyor. Prestij zedelememi. Ben bu tarafını çok merak ediyorum mesela. Ayrıldıktan sonra hiç konuşmama karşın toplumsal medyada ve sitelerde çok enteresan haberler görüyorum. İtibarsızlaştırma haberleri. Hocayı biz göndermedik kendisi gitti. Yahu hoca kendisi niçin gitsin? 3 tane kupa almış hoca bir sene evvel. Niçin gitsin. Kendini güçlü görse sarfiyat mi, bırakır mı? Ne yaptım, tazminat almadım... Bana dediler ki, 10 sene kontrat yapacağım Alex Ferguson üzere, kulüpten gitme kulüpte kal.

Ben dedim ki, 'Siz Türkiye'de bu işlerin nasıl yürüdüğünü bilmiyorsunuz. 3 ay sonra işler biraz berbat gitti mi görürsünüz neler olacağını. O yüzden hiç gerek yok. 1 sene kontrat yapalım, tazminat hiçbir şey yazmayalım, kulübü bağlamayalım. Beni 3 sene bağlarsan ben de seni 3-4 sene bağlarım, tazminat müellifim gerek yok'. Ben ne futbolcu olarak ne antrenör olarak çalıştığım hiçbir kulüpte tazminat almadım. Benim imale uygun değil. Çok önemli bir saygısızlık olmadığı sürece almam. Çalıştığımız kadar çalışırız, çalışamadığımız yerde bırakırız, teşekkür eder bırakırız." dedi.

İtibarsızlaştırma operasyonu yapıldığını net halde gördüğünü lisana getiren Yalçın "Taraftar uzunluğunda şu var; itibarsızlaştırma derken bu mevzuyu biraz gireceğim. Taraftarla beni karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Yahu taraftar bana gel demiş gelmişim, imza atmayacağım, çalışmayacağım demişim, taraftar benim kapımın önüne gelmiş, 5 bin kişi gelmiş benim konutumun önüne bana demişler ki imza at hocam. Ben de imza atmışım taraftar istiyor diye. Artık sen o taraftarla beni karşı karşıya getirebilir misin? Taraftar maça geliyor, akşam gidiyor çocuğuna 'bak bizim hoca bu türlü futbolcuydu', onlara gösteriyor, anlatıyor. Yahu bu olacak iş mi? Bunu yapan kim varsa. Bilemem ki kim olduğunu. Kulüp lideri ve yönetici değil, bunu birileri yapıyor. Ya toplumsal medyadan yaptırıyorlar ya basından... Bilmiyorum nereden. İtibarsızlaştırma operasyonunu gördüğüm için söylüyorum. Gerek yok." dedi.

Beşiktaş'ta neredeyse 24 saat çalıştığını söz eden Yalçın "Biz hoş şeyleri konuşalım, Göztepe maçında verilen 5 dakikalık uzatmayı konuşalım hocam, orada yaşadığımız mutlukları konuşalım. Tahminen de orada en keyifli anlarımızı yaşadık, onu anlatamıyoruz mesela. Başarısız olmuşuz, işler berbat gitmiş. İşler her vakit makus olur. Her sene birebir kadro mı şampiyon oluyor, her sene birebir ekip mı kupalar alıyor. Daima değişiyor, daima birileri şampiyon olacak. Ben diyorum ki hoş şeyler konuşalım. Geldik bir sürü şey yaptık, kupalar kazandık, gecemiz-gündüzümüz mahvoldu çalışmaktan. Kişisel idmanlar, özel idmanlar... Nefes alacak vaktimiz yok, 24 saat tesisteyiz. Zira biri korona oluyor ona başka program, öbürü yok ona başka program, 4 kişi küme çalışsınlar... 2-3 sene boyunca nefes alamadık. Ner bir tatil ne de öteki bir şey. Durmadan çalıştık." dedi.

Yapılan fedakarlıkların görülmediğinden yakınan Yalçın, şöyle konuştu:

"Ben neye üzülüyorum. Bunları gördüğüm vakit üzülüyorum. Biz emek verdik, biz çaba ettik. Biz kimseye bir şey yapmadık ki. Hocaya teşekkür edersin, hoca ayrıldı tek söz etmedi topluluğun önüne geçmemek için. Tek söz bile konuşmadım. Bir hoca daha ne yapabilir ki? Kimseyi suçlamadım, ona bir şeyler anlatmadım, yok bu türlü oldu... Benim kendimi kurtacağım bir şey yok ortada esasen. Ben teknik direktörümö, benim işim bu. Bugün başarılı olurum, yarın olamam. Bu Guardiola için de geçerli Klopp için de geçerli.

Onlarda vakit zaman başarısız oluyorlar, her sene şampiyon mu oluyorlar. Doğaldır bu işte bu. Benim en çok üzüldüğüm nokta, taraftara beni berbat gösterme gayreti ve itibarsızlaştırma. Benim en çok zoruma giden şey bu. İşler makus gittiği vakit, ekip maç kaybettiği vakit bizden öteki kimse üzülür mü, daha fazla üzülebilir misin? Sen istediğin kadar taraftar ol, üzül. Ben işin içinde olan adamım. Biz geceleri sabahlara kadar uyumuyoruz maç kaybettiğimizde. En çok üzüldüğümüz maç herhalde Giresunspor maçıydı içeride. O maçtan sonra çok üzüldüm. O maçtan sonra konsantremizi kaybettik."

Yalçın "Benim kızdığım şey şu; kimsenin bir şey bilmeden yazması aslında. Bak sen oradaydın o gün, bütün konuşmalara şahit oldun. Bunu bilmeden yazıyorlar, yazdırıyorlar. Buna gerek yok. Camiayı kötülemek için bir açıklama yapmuıyoruz ki, yapmam zati. Beni de bırakın artık, üstüme oynamanın da manası yok. Ben de oynarım o vakit. Ben oynarsam öteki oynarım, konuşurum." dedi.

Altyapı projesi hakkında da konuşan Yalçın, "Emirhan'dan evvel sana altyapı projesini nasıl başlattığımızı anlatayım. Bu projeyi nasıl başlattığımı. Şahsen bu işin kurucusu benim. Şampiyon olduğumuz dönemin başında, liderle yaptığımız toplantıda, 'Hocam genç oyunculara yatırım yapmak zorundayız'. dedi. Ben de 'Yapalım, benim için sorun yok, ben yaparım'. Nasıl yaparız, nasıl ederiz derken Mehmet Ekşi de Beşiktaş'ın sembol isimlerindendir. Biz Mehmet Hoca'yı aldık. Altyapının başına koyduk. A2 ekibi büsbütün bana bağlı, ben Mehmet hocaya, onların başına ben Başkan hocayı ve Serdar hocayı koydum.

Araya da Ozan Hoca ve Gürsü hocayı koydum. İrtibat noktalarına. Benim atletik performans hocamla, onların atletik performans hocalarını oturttum. Sorun şu, aşağıdan gelen oyuncular fizik olarak yetersiz. Onların bize geldikleri vakit fizik olarak kâfi gelmeleri gerekiyor ki biz geldikleri vakit bir de onlara 2 sene idman yaptırmak zorunda kalmayalım. Zira Rıdvan da falan bu türlü oldu. Aşağıdan güçlü gelmeleri gerekiyor ki ahenk sağlasınlar."dedi.

Beşiktaş'ın eski teknik yöneticisi Sergen Yalçın, Emirhan İlkhan'a hiç baht vermediği için birtakım tenkitlerin amacı olmuştu. Emirhan İlkhan'ın A gruba yükselmesiyle ilgili de konuşan Yalçın, şu tabirleri kullandı:

"Bu Ajax maçında oynattığımız oyuncular falan var, biliyorsun. Berkay'lar falan. Bunalr A2 oyuncuları. 5-6 tane oyuncuya biz oturduk bunlara yıllık program yazdık. Biz bu yetenekli oyuncuları işte ulusal kadro ortalarında ekibe alacağız, burada idman yaptıracağız, hazırlık maçlarında oynatacağız ve bu oyuncular ahaftada fitnes programı uygulatacağız 1 sene boyunca. Ki önümüzdeki sene bu oyuncuları üst aldığımız vakit en azından muhakkak bir düzeyde bize gelsinler. Benim projem buydu.

O yılın sonunda kontratları bitiyordu Vida ve Adem'in. Kulübü zora sokan yüksek kontratların hepsi bittiği için ben genç kuşağı üst hazırlamayı planlıyordum kendi başımda. Bunların yanına dışarıdan 3-4 oyuncu alırsak hem kulübü maddi külfete sokmayacağız hem de genç oyuncularla yolumuza devam edeceğiz planı vardı başımda. Bir gün 11.30'da idmanımız var, aşağıda da A2 ekibi idman maçı yapıyor. Ben de onların idman maçını seyrediyorum." dedi.

Seyrederken 1-2 yanılgı gördüm, bizim idmanı bırakıp A2 idmanına gittim. Hocalarda oradayken. Birtakım şeyleri dedim, neden siz bu türlü böyle yapmıyorsunuz falan diye konuşurken bir 10 dakika maçı seyrettim. Maçı seyrederken gözüme Emirhan İlkhan takıldı. Dedim ki, bu çocuk üst niçin gelmiyor, kim bu çocuk. Emirhan İlkhan dediler. Baktım güçlü, kısa uzunluklu fakat çabuk. Güçlü. Alttakiler üzere zayıf değil. Seyrettim biraz oyununu, süratli, topu düzgün kullanıyor, temposu uygun. Dedim ki, siz bunu 1 hafta üst idmana gönderin bize. Bu çocuğun olağanda bizim yaptığımız tertipte ismi yok. 4.5 milyon Euro'ya giden Emirhan'a kimse 100 bin Euro vermez, kimse tanımıyor zira. Ben üst aldım bunu ulusal maç ortasında. Sonra Shkupi ile hazırlık maçımız vardı.

Onu son yarım saat içeri attım, orada biraz kendini gösterdi. Sinyaller verdi bize. Olağan bu anlattıklarımızın gerisini görmek bize nasip olmadı. Bu oyuncularla ilgili projeyi, operasyonu, yatmalarını, kalkmalarını, her tertibi yapan bizim grup. Ondan sonra ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Herhalde devam ediyordurlar diye düşünüyorum. Lider da genç oyunculara bedel veriyordu, genç oyuncuları çıkarmamız, Beşiktaş'ın en büyük özelliği bu, altyapıdan gelen oyuncuların üstte oynamasıydı. Ben de yanlışsız söylüyorsunuz dedim. Bu çok mantıklı. Bu yoldan gidebiliriz, bunu da taraftara anlatabiliriz."

"Hatta lider dedi ki, 'Hocam sen çık kendin anlat taraftara bu projeyi'. Ben de, 'Benim anlatmama gerek yok dedim bunu. Ben altyapı hocası değilim'. Bir şey anlatmamıza gerek yok, bunu esasen beşerler görecek buna başladığımızda. Hatta ben bunun reklamını da çıkıp yapmadım, anlatmadım. Biz esasen çalışıyoruz. A grupta o kadar sıkıntı şartarda çalışmam aslında buraya çok önemli bir vakit verdim.

Bu projeya vakit harcadık. Bunlar 1-2 günde olacak işler değil ve pandemi var. Pandemi devrinde yaptık bunları. Bir tertip yok, o vakitten çalışmaya başladık bunları yapmaya. Lider da öncülük etti. Liderle aramız düzgün, bir sorun yok. Çok başarılı olduğum yerlerden de ayrıldım. Dostluk öteki bir şey, iş öbür bir şey. Bunlar çok olağan. Bu özel hayatımızı etkilememli. Ben o denli düşünüyorum. O yüzden iş ile özel hayatı çok farklı tutmak lazım. Ben bunu çok âlâ yapan bir beşerim fakat başkaları nasıl yaparlar bilmiyorum."

Sezon başında kampın iptal edildiği tarafında çıkan tezlere da değinen Yalçın şöyle konuştu:

"Yine birtakım arkadaşlar televizyonda ve medyada Sergen Hoca dönem başı kampını iptal etti dediler. Kampa kadrosu götürmedi dediler. Bu haberler şuurlu yapılan haberler bir kez. Bunlar olağan haber değil. Dönem başı İspanya'ya gidiypruz, 12-13 gün kalacağız. 4 tane hazırlık maçımız var. Orası da sıcak bir yer. Biz gitmeden evvel pandemi patladı, her yer kırmızı iptal, bütün programlar iptal oldu. Biz programları iptal etmek zorunda kaldık.

Kendisi devrinde Aboubakar'ın sakatlığıyla ilgili soruya da karşılık veren Yalçın "Valla bilemiyorum onu çok. Şahsi fikrimi soruyorsanız, çok ağır sakatlığı olduğunu düşünmüyorum. Çok o denli oynayamayacak bir sakatlık olduğunu düşünmüyorum. 2-3 maç bir sakatlık olabilir fakat 10-12 maçlık bir sakatlık çok fazla. 12 maç derken Cenk de sakatlandı. Aboubakar da yok. Ben dönem başı Gökhan Töre'yi aldım. Bana dediler ki Gökhan Töre'ye ne gerek var. Gördünüz mü niçin almışız. Biz kimle şampiyon olmuşuz, Gökhan Töre'yle olduk.

İşte biz işimizde biraz geleceği görmek zorundayız. Welinton'u aldığımızda da ne tenkitler oldu. Çıktım ben aldım demek zorunda kaldım. Niçin Welinton'u aldım. Welinton bu ekipte oynar mı? Sen teknik yönetici müsün, nereden biliyorsun oynamayacağını. Hocalık mı yapıyorsun, sen benim ne oynatmak istediğimi biliyor musun? Bilmiyorsun. Zira Alanya'da oynattığım sistem Beşiktaş'ın oynadığı sistem birebiri. Welinton da benim oynattığım sistemin en güzel oyuncusu. İstatistik olarak Welington dönemin en uygun oyuncusu kendi bölgesinde. Aldığım için pişman olduğumuz bir oyuncu yok. "

"Bazı oyuncuların sizin gitmeniz için özel çaba gösterdiği, bu tip olumsuz yaşanan bir diyalog olan bir oyuncu var mıydı? Mesela Pjanic'le ilgili çok konuşuldu bu? " sorusuna muhattap olan Yalçın, şu tabirleri kullandı:

"Yok, Pjanic hiç o denli üslup bir oyuncu değil. Pjanic çok karakterli bir oyuncu. Çok kaliteli bir oyuncu. Avrupa'da üst seviye oynamış bir oyuncu aslında o denli olamaz. Beklentiye yanıt verdi mi, ha ona katılıyorum. 1 sene evvel Barcelona 60 milyon Euro'ya almış, sen bedavaya alıyorsun 1 sene sonra. Bence Dele Alli o durumda bir oyuncu değil. Sen artık Pjanic'i almaz mısın? Sen hayır der misin. Ben Premier Lig'den gelecek her oyuncuyu alırım. Premier Lig'den bir oyuncuyu alıyorsan al. İdareye verdiğim raporda da şunu söyledim, Premier Lig'den bir oyuncuyu alıyorsanız sormanıza gerek yok. Alabilirsiniz. Lakin bana diğer ülkelerden alırken aman soracaksınız."

Alex Teixeira'nın transfer edilmesiyle ilgili de konuşan Yalçın "Bir oyuncuyu alırsın, oyuncu âlâ oyuncudur, geçrekten kaliteli oyuncudur... Sana beklentiyi veremeyebilir. Bu çok sorun olmamalı. Sen aslında oyuncunun geçmişine bakarak alıyorsun. Bundan sonrasını zati bilemiyorsun. Alex Teixeira'ya kim hayır der? Geldiğimde ortalık yıkıldı, gelir mi buraya, sorna geldi. Sonra oyuncu performans vermediği vakit o da olağan eleştiriyi de alacaksın. Biz de futbol oynadık, eleştiriyi alacaksın. İşin ruhu bu, bu iş bu türlü bir iş." dedi.

Beşiktaş'ta çalıştığı son dönemde neden başarısız olduklarını açıklayan Yalçın, şu tabirleri kullandı:

"Sezon bitti, İzmir'de 2 tane final oynadık. Dönem bitti ve biz tatile çıktık. 1 aylık bir müddet var. Bu mühlet boyunca ben imza attığım güne kadar hiçbir planlama yapmadık, hiçbir konuşma yapmadık, sıfır. Geldik, imza attık 2 gün sonra idmanlar başladı. Bu kadar plan-programsız hareket ettiğin senede başarılı olma talihin düşük. Biraz sıkıntı, kolay değil. Bu iş çantada keklik bir iş değil. Şampiyonluk sürecinde o denli şeyler yaşadık ki, O denli ıstıraplar yaşadık ki, 1-0 yeniliyoruz hiç unutmuyorum Kasımpaşa maçı... 1-0 mağlubuz maçta kenardan bakıyorum, elimden bir şey gelmiyor. Yapacak bir şey yok. Oyuna tesir edecek bir atak bahtımız yok. Bunu anlatamıyorsun. O boyutlar çok değerli. Aşikâr bir yerden sonra sen de kopuyorsun. Ben de bu yüzden vazifesi bıraktım. Hem Beşiktaş'a ziyan vermeyeyim, hem de kendime ziyan vermeyeyim. Onun için esasen ben misyonu bıraktım.

Kaotik bir şey olmasına ben müsaade etmedim aslında. Onun için ben hiç konuşmadım. Ben 1 sene telefonumu açmadım. Gerek yok. Başarısız olduysak bırakırız, çok değerli değil. Ben taraftara şöyle bir umut verdim; siz bırak demediğiniz sürece misyonu bırakmayacağım dedim ancak bırakmak zorunda kaldım. Yıprandım zira. Biz duygusalız ve üzülüyoruz. Göztepe maçına çıkacağız, şampiyonluk maçına... Düşünsene 5 günde 2 final maçına çıkıyoruz. 2 kupayı alabiliriz ya da hiçbir şey alamayıp rafak olabiliriz. O maç günü soyunma odası kulübede biz heyecandan ölüyoruz. Heyecandan elimiz, ayağımız titriyor. Oyuncuya muhakkak edemiyoruz. Benden çıkacak oyuncuya gidecek. Rahat davranmaya çalışıyoruz. Esasen siz bizim gözümüzde şampiyonsunuz. O son 5 dakikalık süreyi sor bize, nasıl geçtiğini sor. Onları anlatamıyoruz."

"Sezona geç başladık diyorsunuz. O vakit neden imza attınız?" sorusunu da cevaplayan Yalçın, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Taraftar kapıma 5 bin kişi geldi. Yanlışsız söylüyor imza attım. Oda benim kusurum. İdareye imza atmayacağımı bildirdim zati. Ben evvelce idareye söyledim devam etmeyeceğimi deklare ettim. Ondan sonra tekrar imza attım. Beni taraftarla karşı karşıya getiremezsiniz. Basında, toplumsal medyada bu cins haberleri yapmak yanlış. Bugün kim geldi grubun başına, Şenol hoca. Allah yardımcısı olsun. İnşallah çok başarılı olur, Beşiktaş'ı çok âlâ yerlere getirir. Ben bu türlü düşünen bir beşerim.

Ben zira teknik yöneticim, artık Beşiktaş'ta çalışıyorsam sonra öteki bir yerde çalışacağım, o denli değil mi? Ben bu işlerin içinde olmayayım. Hayatımda bir yerde bir hoca varsa o kulüple görüşmüş bir insan değilim ben daha. Sen bir kulüpsün, senin hocan varsa seninle görüşmem esasen. Benim o denli bir üretim yok. Ha hocayı gönderirsin, hocan olmaz, rastgele bir kulüp için söylüyorum. O vakit gelirsin konuşuruz. Kurallar uygunsa, proje uygunsa, bizi bir yere götürebileceğini düşünüyorsan çalışırız. Onun haricinde aslında çalışmayı düşünmüyoruz takım olarak zati.

LaLiga'da teknik yöneticilik yapma amacı hakkında da konuşan Sergen Yalçın: "Ayrıldıktan sonra bana 4-5 teklif geldi bana. Yurtdışından da geldi fakat İspanya'dan gelmedi. Daha çok Katar, matar, o taraflardan geldi. Ben kabul etmedim. Türkiye'den de 1-2 ekip geldi. Bize çok uymayacağı için kabul etmedim ve çok erkendi. Beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra 3 büyük gruptan teklif gelmedi. Biz ayrıldıktan sonra 7-8 ayda anca kendimi toparladım. Survivor'a gittim, Dominik'e gittim, oralarda biraz baş dağıttım, tatillere gittim... Ben şu anda burada T.C vatandaşı olarak oturuyorum. Ben teknik yönetici değilim yahut yorumcu değilim. Rastgele bir grupta çalışmıyorum. Üzerimde de hiçbir askı yok. 10 numarayı görmen kâfi. O da eskidendi. Yetenek ölmez. Beyin ayaklara hükmettiği sürece badire yok. Hükmetmediği vakit futbolu bırakacaksın." dedi.

Çalıştığı devirde frikikten gol atamamaktan yakınan Yalçın "Frikik oluyor mesela maçta. Hiç heyecanlanmıyoruz kulübede. Biri vurur da gol olur 1-0 öne geçeriz diye heyecanlanmıyoruz. Hatta Murat Hoca'ya diyorum ki otururken, 'Boşuna seyretme, gel oturalım'. Bir şey olacağı yok. Atamıyorlar. Şampiyon olduğumuz devirde frikik golü var mı, ben hatırlamıyorum. En makus yanı o. Duran top maç kazanmanın en kolay formudur. " dedi.

Botox yapıp yapmadığıyla ilgili soruya da muhattap olan Yalçın "Ya ne botoxu, ameliyat oldum gözlerimden. Göz kapağı ve göz alatı ameliyatı oldum. 2-3 hafta oldu hala geçmedi. Düzeliyor yavaş yavaş. Biraz kendime yatırım yaptırayım dedim. Botox yaptırmadım. Yeterlim şu anda. 3 hafta oldu. Çok yeterlim." dedi.

Ersin ve Rıdvan üzere oyuncuları oynatarak risk aldığını söz eden Yalçın, şöyle konuştu:

"Sezon başı toplantı yapıyoruz, ekonomimiz aslında problemli. Ben Ersin'le Rıdvan'a bağlaaycam lakin herkes şunu bilsin. Nasıl şampiyon olduk, bizim başarımız ne. Benim muvaffakiyetim şu: kulübe tek kuruş bonservis verdirmeden grup kurup şampiyon olmak. Benim muvaffakiyetim, Ersin ve Rıdvan üzere oyuncuları oynatmak, bu türlü bir riski göze almak. Kimse almaz. Bak tarihe bakalım, kim almış 19 yaşındaki kaleciyken. Çıkart bana bir tane. 19 yaşındaki kaleciyi kim oynatmış, kim bu türlü bir riski lamış, tahminen teknik direktörlüğümüz bitecek, aslında paket olacaktık.

6. hafta paket oluyorduk. Döneme çok berbat başladık, neden makûs başladık. O Paok maçı çıktı, hiç ortada olmayan maç çıktı. İdmanlara başladık 5-6 gün sonra PAOK maçı var. Hatta Lens'i sağ bek oynattım, Lens'ten sağ bek olur mu diye. Kardeşim bütün sene Lens'i sağ bek oynatmadık mı, o vakit uygundu de artık mi makus. Bir oyuncu bir maç makûs oynadı diye berbat olmaz. Olamaz.

Alt yapıdaki oyuncuları dönem başında kulladıklarını tabir eden Yalçın "Ekonomimiz berbat, genç oyuncularla dönem başı oynayalım dedik lidere. Ben altyapıdan geldiğim için altyapıdaki çocukların bütün meşakkatlerini, problemlerini biliyorum. Geldiğimde genç gruba ikinci sahayı bile vermiyorlar idman yapması için.

O çocuklar nasıl A kadroya çıkmayı hayal edecek. Ben geldim o çocukların tesisini düzenledim, idman alanını verdim, hocalarını koydum, A ekip ne yiyorsa birebir yemek, A ekip ile tıpkı salonunda idman, A grup neysen faydalanıyorsa oradaki çocuklar aynısından faydalanacak dedim. Talimat verdim Gürsü hoca ile Ozan hocaya. Her şey eşit olacak dedim altyapı ile. Buraya ne geliyorsa oraya da birebiri gidecek. Bir sorun olursa siz bana söyleyin kâfi. Onlar her şeyle ilgilendiler. Bu hususla ilgili oradan bilgi alabilirsiniz. Anlattığım mevzularla ilgili istediğiniz sorabilirsiniz. Benim anlattığım her şey yüzde 100 doğrudur, 99 değil." dedi.

Kaleci Ersin Destanoğlu'yla ilgili de konuşan Yalçın "Ersin olayına geleyim. Dönem başı başladık. Hocam kalede ne yapacağız? Dedim genç oyuncularla oynayalım dediniz, ben de Ersin ve Utku'yla oynayacağım. Nasıl? Bunlarla oynayacağız. Yabancı kaleci almayacağız mı? Almayacağız. Nasıl? Almayacağız, ben bunlarla oynayacağım, riski de ben alıyorum. Ersin'i çağırdım, oturduk. Dedim, 'oğlum bak ben senle oynayacağım, kaleye seni koyacağım. İstersen her maç 10 gol ye yeniden de sen oynayacaksın bu kalede. Git kendini ona nazaran hazırla'. 19 yaşında kolay mı? Benim 19 yaşındaki halim aklıma geldi. Bir hoca bana bu türlü söylese..." dedi.

Yabancı kaleci transferiyle ilgili de konuşan Yalçın "Gerçi ben yanlışsız örnek değilim 19 yaşındaki. Neyse bir genç oyuncudan baheselim, bana bu türlü bir şey söyleseler var ya bırak kaleye geçmeyi, kalenin tamamını kaplarım bu türlü. Sonra idareden bana daima yabancı kaleci almayacak mıyız diye soruyorlar. Ben de almayacağım kardeşim dedim. Onlar başaramadılar, bu sefer arkadaşlarımı arattırmaya başladılar. Ya hocam bir arkadaşım arıyor, 'nasılsın hocam, nedir durum falan filan. Yabancı kaleci almayı düşünmüyor musunuz'. Ben de ya olm kapat telefonu diyorum, seninle mi uğraşacağım." dedi.

Risk benim riskim. Nasıl Welinton riskini ben aldıysam Ersin riskini de ben alıyorum, Rıdvan riskini de ben alıyorum. Bunlar tesiste kalıyor. Sen de oradaydın o gün. Bunlar tesiste kalıyorlar. Burası sizin konutunuz mi, gidin konutunuzda kalın. Burası iş yeriniz sizin. İşe gelin ve gidin, kalmayın. Hatta bir arada konuta çıkın dedim. Tesiste çaycıyla, garsonla oturacaksın. Futbolcular orada kalmıyor. Sen kaleye geçmişsin, git bunu ailene, arkadaşlarına anlat, bunu yaşa ki daha başarılı ol. Kız arkadaşınız olsun. Buraya iş yapmaya gelin, burası ömür yeri değil. Oyuncuların tesiste kalmasına karşıyım bu yüzden."

Yalçın "Ben vazifeye geldiğim gün bütün yasakları kaldırdım. Ne kadar yasak varsa hepsini kaldırdım. Kola yasakmış, özgür, yemeğe eşorfmanla gelmek zorundalarmış, özgür. 3 milyon Euro'luk adama sen kola içme der misin? Bu kendine sıhhatsiz. Bu türlü bir şey olabilir mi? Liverpool kadrosunda sen Mane'ye, Mane sen kola içemezsin diyebilir misin. Salah'a diyebilir misin. Hangi dönemde yaşıyoruz, yasak neymiş. Tertibi bozmadığı sürece hiçbir sorun yok. Saygısızlık ve nizamı bozmanın bedelini ödersin, öbür mevzularda hiçbir sorun yok. Vakit zaman oyuncular hadlerini aşabiliyorlar, kendilerini değerli durumda görebiliyorlar ve onların değişik şeyler yapmasına sebebiyet veriyor olabiliyor. Ancak çağırıyorsun oyuncuyu, konuşuyorsun, neden bunları yapmaması gerektiğini, konuştuğun vakit anlıyor." dedi.

Ahmet Dursun ile yaşadığı frikik diyaloğu hakkında da konuşan Yalçın "Ahmet her frikik olduğunda gelirdi. Abi gelirdi, 'Abi içime doğdu'. Ne doğdu içine 'Gol atacağım'. Bir kez buna müsaade verdim vurması için, hocam bir frikik attı top yerden barajı geçmedi. Esasen son frikiğiydi. Frikik atan aşikâr. Ben ona çok kızıyorum. Bir ekibin korner atanı muhakkaktır, herkesin duracağı yer belirlidir, frikik atanı belirlidir, korner atanı aşikardır... Alanya'da hocayız. Forvetimiz şey Cisse, Erzurum ile oynuyoruz. Bizim de penaltımız Cisse değil. Bırakın atsın bari dedik. Attı, kaçırdı. Bir penaltı daha oldu, bırakın atsın dedik onu da kaçırdı. Üçüncü penaltı oldu yeniden toppu aldı, az kalsın alana giriyorduk kenardan.

Murat hoca ve Çağdaş hoca alana dalacaklar, sıkıntı tutuyorum alana girecekler. Adam üçüncüyü de atacak. Bazen oyuncular sorumluluk alır, ben atacağım der. Biz de penaltı olduğu vakit Tayfur atar penaltıları, hiç heyecanlanmazdık. Hiç kaçırmaz. Adam hiç kaçırmaz. Ben penaltı aatmayı sevmezdim. Hatırlar mısın İngiltere Ulusal maçında biz 85'te falan 1-1 olan maçta var ya, içimizdeki İrlandalılar maçı var ya hani, openaltı kazandık, hiç heyecanlanmadık mesela. Geçtik orta alana. Kaçırmaz zira." dedi.

"Attığınız en hoş frikik golü hangisi?" sorusuna ise Yalçın "Denizlispor'a attığım frikik golü. Bir de onu kameradan seyrettiğiniz vakit top kameradan çıkar tekrar kameraya girer. Kaleci de golü o kadar güzelleştirmiş ki, kaleci uçuyor... Direkle kalecinin eli ortasında yalnızca topun geçebileceği aralık var. Gerçekten çok hoş goldü. Chelsea'yi attığım kovalamaca golüydü. Bir oyuncu golü zorlar atar ya, o golde öyleydi. Mesleğimin en büyük deparı o değildi, Almanya maçı var. "

Teknik yöneticilik ile futbolculuğun başka olduğunu tabir eden Yalçın, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Futbolculuk ve teknik yöneticilik çok farklı şeyler. Âlâ bir futbolcu olman, çok büyük bir hoca olacaksın diye bir şey yok. Asla diye bir şey yok futbolda. Büyük oyuncu olmak, uygun oyuncu olmak, hoca olmak, bunların birbiriyle hiç alakası yok. Hocalık çok öteki bir şey, yönetmek çok öteki bir şey. Gelirsin idmana, aslında yeteneklisindir, kimseyi umursamazsın, basar gidersin. Burada yönettiğin vakit 25 tane futbolcu var. Burada hepsi farklı karakter, hepsi ünlü, hepsi güçlü ve hepsinin havasıyla uğraşmak zorundasın.

Yönetmek çok sıkıntı iş. Hocalarımıza Allah kolaylık versin. Ben yorumculuk yaparken de, futbolculuk yaparken de, bu kadar marifet isteyen olduğunu düşünmüyordum sahiden. Yorumculuğum dönemimde de kimi hocaları eleştirmiştim. Büyük yanılgı yapmışım. Sizinle yorumculuk yapacaktım, o denli haberler falan vardı, iptal oldu sanırım. Ben de bilmiyorum (gülüyor). Seninle alakası var mı bilmiyorum. Yorumculuk kısmına geçmiyorum. Burada vatandaş olarak bulunuyorum. Konuştuklarım beni yalnızca bağlar, kimse üstüne almasın. Çok yorumculuk yapmak istemiyorum. Ben teknik yöneticilik yapmak istiyorum. Heyecanım yok o işte. Bu işe girmişim ve devam ediyorum. Taraftar sevgisi menfaatli bir sevgi olamaz, bunu unutma. Bana dediler, yarın imza merasimi yapacağız. Ben dedim ki nereden çıktı statta imza merasimi. Dediler ki yapalım.

Taraftarın sevigisine dikkat çeken Yalçın "Ertesi gün bir imza merasimine gittik, kapıda 500 metre kuyruk. Ben şoka girdim görünce. Alana çıktım inanamıyorum. Taraftarın beni bu kadar sevdiğini bilsem ben 10 sene evvel kapıda yatar gelirdim buraya. Ben nereden bileyim bu kadar sevgi olduğunu. Bilsem 10 sene evvel antrenörlüğe başlardım. Şok tesiri yarattı. En hoş tarafı ne biliyor musun? Taraftar gel dedi, geldik. karşılığını da verdik. En keyifli eden tarafı da, Göztepe maçının 5 dakika uzatması verildiği an Murat hocayla kenarda duruyoruz." dedi.

Dedim saate basın çabuk, saate bastılar, o 5 dakika yemin billah 50 sene bize gelmediyse bize. 50 sene geldi bize 5 dakika. Ulan bitmedi mi maç diyoruz. Maçı sana kaçıncı saniyede bitirdiğini söyleyeyim mi? Maçı 4.58'de bitirdi. O kadar saniye sayıyoruz. Biz inanamıyoruz. Biz şampiyon olduğumuza inanamıyoruz. Şoktayız esasen. Bizim için o kadar büyük bir şey ki. Bu türlü bir duyguyu daha ne vakit yaşayabilirsin. Milyar doların olsa bunu yaşamayamazsın.

Şimdi ki gayesinden de bahseden Yalçın "Şu anda işte gördüğün üzere gücüm yerine geldi, tatil yaptım. Önümüze bir proje gelirse, bakacağız. Ben daha çok şampiyonluk ve kupalar kazanırım. Bunu 10 yıl sonra konuşluruz. Takımımız çok şampiyonluk ve kupalar kazanır. Bunu yazın. 5-10 sene tekrar konuşacağız Allah ömür verirse. Öteki programa çıkmıyoruz ki zati. Bağladın bizi buraya. Herhalde çok büyük bir şeyler alıyoruz. Zannediyorlar ki buradan büyük para götürüyorlar. Bedavaya çıkıyoruz, bunu da söyleyelim. Buradan bir şey aldığımız ve beklentimiz yok. Seninle program yapmak hoş, uygun bir gazetecisiniz. " dedi.

Yalçın konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz ekiplerin oynadığı oyundan bahsederken işin ekonomik boyutunu konuşmamız lazım. Euro yükseldikten sonra Anadolu ekiplerinin işi o kadar zorlaştı ki... Ben Konya'da çalışırken 1 milyon 300 bin, 200 bin, Alanya'da çalışırken 1.5 milyon Euro'ya yakın maaş alan yabancılar vardı. Artık kalmadı Anadolu'da. Adana Demirspor güçlü bir kulüp, çok da âlâ gidiyorlar. Çok da yeterli oyuncu takımına sahip. Lige baktığınız vakit 4 büyük ekip, Başakşehir, Adana Demirspor ve Konyaspor. Bu 7'nin değişme ihtimali var mı, sıkıntı. Takımları düzgün esasen. Başka takımlar değişir zati. Biri 8 olur, 15 olur, 14 olur. Bu 7'nin değiş ihtimali güç. Türkiye'ye gelen oyuncular, verilen paralar hiçbir biçimde karşılığı yok, sıfır karşılık.

Şampiyonlar Ligi'ne zati gidemiyorsun, nereden karşılayacaksın. Parayı nasıl geri alacaksın. Ben şampiyon olduğumuz periyot, benim muvaffakiyetim bu derken bundan bahsettim. Ben asgarî iktisatla kulübe tek bonservis ödetmeden, 700-750 bin Euro kiralama bedeliyle biz gayeye ulaştık. Ben kulübe bir kuruş ziyan vermeden bu gayeye ulaştım. Muvaffakiyetim bu. Beşiktaş aslında 100 yıldır şampiyon olan grup. Galatasaray, Fenerbahçe... Ben ekonomiyi hiç zorlamadım. Bonservisli bir oyuncu bile almadık. Ghezzal'a kiralama bedeli bile vermedik biz. Orada aldığı paranın yarısını biz yarısını onlar verdi. O denli aldık.

Devre ortası oyuncu bir tane oyuncu almadık. Hulk'u alalım diye yalvardık. 10 maç forvetsiz oynadık. Göztepe maçında ön oyuncum var; Ghezzal, Nkoudou, Larin, Gökhan ile oynuyoruz. Birinci yarı berabere bitti. Ne yapalım ne yapalım derken dördünün yerini değiştirdim devrede. Hepsini öteki yerlere aldım. Niyet ezberlenmiş oyunu değiştirelim diye. Biz de çok zorlanıyoruz kenarda.

Candaş Tolga Işık'ın "Böyle bir atmosferde, bu türlü bir ülke futbolunun bu halde olduğu ortamda Ulusal Kadro'dan muvaffakiyet beklemek sürpriz değil mi?" sorusunu cevaplayan Yalçın, şu sözleri kullandı:

"Milli Grup oyuncuları daima dışarıda oynuyor. Premier Lig'de, Almanya'da, Fransa'da oynayan bir sürü oyuncumuz var ulusal kadroda. Kaç tane Türkiye'den oynayan oyuncu var, bak bakalım. Kim oynuyor. Kaleci oynuyordur. Türkiye Ligi'nde ulusal kadroda direkt oynayan bir oyuncu söyle bana? Yok yani. Hepsi Avrupa'da oynuyor. Bizim oyuncularımız da Avrupa'da oynuyor. Vakit zaman makus gidişler olabilir. Teknik yönetici başarısız olabilir. Şenol hoca da ulusal kadroda başarısız oldu. Bu onun teknik yöneticinin makûs olduğu manasına gelmez, güç tutmaz. Başarısız olabilirsin. Bunu doğal karşılamalıyız. Yarın buraya gelir, burayı şampiyon yaparsın, gidersin öteki tarafı şampiyon yaparsın. Bu bir iş. Hiçbir şey bilmiyorsan haddini bileceksin diye bir laf var. "

A Ulusal Kadro'dan teklif alıp almadığı istikametinde gelen soruya ise Yalçın: "Yok rastgele bir teklif almadım Ulusal Grup'tan. Orada da toplumsal medyada çok yanlış şeyler çıktı. Hiçbir teklif almadım, görüşme yapmadım. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz oranın da bir teknik yöneticisi var. Oraya da bir teknik yönetici alınmış, çalışan bir teknik yönetici var. Bunların olması bana çok sağlıklı gelmiyor. Çalışan beşerler var orada, onların emeğine de haksızlık etmeyelim." dedi.

Fenerbahçe'nin genç yıldızı Arda Güler hakkında da konuşan Yalçın "Arda Güler çok yeterli oyuncu. Benim gördüğüm en yeterli oyuncu. Benim gözümle gördüğüm en yetenekli oyuncu. Yerli oyuncu. Bir aksaklık olmazsa büyük oyuncu olur, Avrupa'ya sarfiyat. Jesus oynatmamak ile hakikat yapıyor mu onu bilemem. Zira ben oranın içerisinde değilim. İdmanda ne oluyor, soyunma odasında ne oluyor, kampta ne oluyor, maçta ne oluyor... Onun yorumunu ben yapamam. İnanılmaz yetenekli oyuncu, yıldız oyuncu. Biz herkese yıldız diyoruz fakat bu o denli oyuncu. İnşallah bozulmaz ve sağlam sarfiyat. Avrupa'da büyük işler yapabilir." dedi.

Dortmund'da bir oyuncu var 18 yaşında, görsen 18 demezsin, 38 falan dersin. O denli bir fizik yapısı var. Bizde fizik yapıları çok küçük. Rıdvan da o denli, Arda da o denli. Serdar Saatcı o denli değil, kapı üzere. Lakin Rıdvan çok çelimsiz, Arda zayıf. Onları hocaları daha âlâ bilir. Bizim yorum yapmamzı çok gerçek olmaz. İnşallah Arda bizi geçer, çok daha büyük futbolcu olsun. Görüyorum çok âlâ oyuncu. Geçen bir maçın son dakikalarında oyuna girdi. Topu alıyor, ne düşünüyor ben ona bakıyorum. Başı çok çalışıyor."

Oyuncuları şımartmayın, daha bir şey olmadı. Umarım daha âlâ yerlere gelirler. Lakin olmadan olmuş havası yapmayalım. Bırakın oynasınlar. İnşallah Avrupa'ya sarfiyat, Real Madrid'e sarfiyat, oralarda oynayıp ülkemizi temsil eder. Ben bu türlü olmasını isterim ve yorum yapmam zira tanımıyorum, idmanını bilmiyorum. İçeriyi zira bilmiyorsunuz. Ben Rıdvan'ı şampiyonluğun ikinci yarısında oynatmadım, herkes bana Rıdvan niçin oynamıyor. Ya arkadaş oynamıyorsa sebebi vardır.

Bugün Rangers'a gittiyse ben onu oynatmadım diye gitti oraya. O kadar net konuşuyorum. Zira onu gerçek vakitte oynattım. O vakit oynatsaydım reaksiyon alırdı zira hiç futbol oynayacak hali yoktu. Sakatlıktan çıkmıştı, fiziki durumu güzel değildi, daha güçlü oyuncuya gereksinimimiz vardı. Rıdvan hazır değildi. Biz onları gördüğümüz için onları koruyoruz. O niçin oynamıyor, bu niçin oynamıyor... Zira sen sonuca nazaran konuşuyorsun. Oyuncular hazır değilse beklentiye yanıt vermiyorsa senin yaptığın ataklar olur dışarıda. Plan oburdur, karşılığını göremezsin."

Fenerbahçe Teknik Yöneticisi Jorge Jesus hakında ise Yalçın "Beğeniyorum, sağlam karakterli adam. Duruşu ve düzgün bir adama benziyor. Fenerbahçe ile güzel gidiyorlar. Favori söylemek sıkıntı. Bütün gruplar gayede. Şu kadro şampiyon demek gerçek değil. Ortaya Dünya Kupası girecek. Sakatlar düzelecek, oyuncular hazırlanacak. Fenerbahçe çok âlâ gidiyor ancak. Baktığın vakit puan farkı da yok." dedi.

Bu hafta sonu oynanacak Galatasaray-Beşiktaş derbisi hakkında da konuşan Yalçın "Valla güç maç. İkisi için de sıkıntı maç. Kolay maç olmaz. Favori yok. Şu kazanır diyemezsin. Ortada bir maç. Günlük performans belirleyici olacak. Okan hoca inşallah başlarılı olur. En azından içimizden biri. Bu türlü hocaların başarılı olmasını istiyoruz ki gelen yeni kuşak hocalarda bir yerlere gelsinler, düzgün nbir yerlerre gelsinler. Biz başarılı olmak zorundayız ki ardımızdan gelenler devam ettirsinler. Muvaffakiyet ve başarısızlığa takılmayın. Bu sene şampiyon olamıyorsa seneye olur. Bırakın, baht verin insanlara. Uğraş etsinler. 4 tane büyük ekip var. Başakşehir de girdi içine. Onların da çok güçlü takımı var. Birinci 4'te bitirirler bu takıma. Biri dışarıda kalacak. İşler güzel gitmeyebilir, sonuçlar makûs olabilir fakat sabırlı olalım. Biz sabırlı değiliz, hocalarımıza güvenelim." dedi.

Beşiktaş'tayken Hatayspor ile oynayacakları maç öncesi "Göreceğiz haftaya ne olacağını" kelamlarına de değinen Yalçın "Doğru bir konuşma değildi, o denli söyleyeyim. Ancak çok sinirliydim. Neden sinirliydim. Rize deplasmanıan gittik sonra içeride Hatay ile oynayacağız. 2 maç 6 puan almamız gerekiyor. Hatay maçı bir gün evvel oynadı ve kazandılar. Biz de sonraki gün oynayacağız ve stresliyiz. Güç deplasmana gidiyoruz oyuncumuz yok. Gökhan flan oynuyor forvete. Çok da güzel oynadı. En düzgün maçı da oydu. O denli şeyler duyunca sinirleniyoruz. Ben de olağan adam değilim hani. Bende de dur durak olmaz. Konuşma olduğu vakit kimseye eyvallah demem. O konuşmayı yaptıktan sonra üzerime alındım." dedi.

Son olarak evlilik sorusunu cevaplayan Yalçın "Hala evlenemedim, hala tık yok. Plan vardı dedik, geçen senede vardı. Bizim planlar uzun vadeli oluyor." dedi.